EGE-KOOP VE ENERJİ KOOPERATİFLERİ…
Döviz kurlarındaki dalgalanmalar ve ekonomimizdeki kırılganlıklar; cari açığı azaltıcı yeni bir “model”e ihtiyacımız olduğunu açık bir şekilde ortaya koymuştur.
Cari açık ve ödemeler dengesindeki bozulma devam ettikçe bugün yaşadığımız zorlukları da aşmamız mümkün olmayacaktır.
Bilindiği gibi; cari açığın ana nedeni enerji ithalatıdır. Enerji kaynakları yönünden yer altı zengini değiliz. Doğalgazımız ve petrolümüz yok denecek derecede az. Kömür üretimi de iç tüketimi karşılamaya yetmediği için ithal etmek zorundayız.
Buna karşılık; güneş enerjisi bakımından Avrupa’nın en zengin, en şanslı ülkesiyiz.
Diyebiliriz ki; güneş enerjisi açısından Avrupa ülkelerinin tümünden daha zenginiz.
Ne var ki; güneş enerjisini bugüne kadar, yetirince üretime dönüştürüp kullanamadık. Güneş enerjisinden elektrik üretemedik, bu yönde bir politika geliştiremedik. Enerji kooperatiflerini aktif hale getirip özendiremedik.
Tarihçesine baktığımızda güneş enerjisinden elektrik üretiminin 1839 yılında keşfedildiğini ve 1950 yılında uzay çalışmalarında kullanıldığını görüyoruz.
Uzun bir aradan sonra, 2000’li yıllarda Almanya’nın öncülüğünde, güneş enerjisi; en “ucuz” elektrik üretim kaynağına dönüşmüştür.
Ülkemizde ise; güneş enerjisinden elektrik üretiminin ilk temelleri 2005 yılında “Yenilenebilir Enerji Kaynakları” mekanizmasıyla atılmıştır.
YASAL ZEMİN OLUŞTURULMASI
2012 yılında hazırlanan “Lisanssız Elektrik Üretme Yönetmeliği” ile her bireyin, her şirketin tükettiği enerjiyi üretebilmesine olanak sağlayan “yasal zemin” oluşturulmuştur.
Böylece; “Lisanssız Elektrik Üretme Yönetmeliği” tüm enerji kaynaklarını kapsayacak şekilde tüm bireylere 1 MW gücüne kadar ürettiği elektriği tüketme ve fazla ürettiği elektriği de devletin “alım garantisi”yle dağıtım şirketlerine satma hakkı getirmiştir.
Bu arada; güneş enerjisi bağlamında tüm kurulu gücümüzü “Lisanssız Elektrik Üretme Yönetmeliği” kapsamındaki kurulu tesisler oluşturmaktadır.
Öte yandan; dünyadaki örnekler incelendiğinde güneş enerjisi santrallerinin tükettiğini üretme ve milli şebekeye satış amaçlı olmak üzere iki kategoriye ayrıldığı görülmektedir.
Ürettiğini tüketme amaçlı santraller, genellikle tüketildiği yere yakın bir noktada çatı, otopark gibi alanlarda kurulurken, milli şebekeye satış amaçlı kurulan santraller, “güneş enerjisi tarlaları” denilen arazilere kurulurlar.
“Lisanssız Elektrik Üretimi Yönetmeliği”; esas itibariyle bireylerin ya da şirketlerin kendi tüketimlerini karşılamak üzere planlanmış olsa da, yönetmelikte bu yönde “sınırlayıcı” bir hüküm bulunmaması ve düşen maliyetle devlet tarafından “alım garantisi” verilmesi, maksadı aşan bir şekilde neredeyse üretilen enerjinin tamamının devlete satılmasının planlandığı bir “enerji pazarı”na dönüşmüştür.
Ayrıca; 2012’de hiç olmadığımız bir alanda (lisanssız elektrik üretimi) 2018 yılı itibariyle 4.726 MW kurulu güce ulaşmamız önemlidir. Ancak; son iki yılda yakalanan ivmenin kaybolması, sistem kurulumlarının tabana yayılmaması, kurulu gücün “arazi sistemlerı” üzerine yoğunlaşması ve çatıların “boş” kalması; söz konusu yönetmelikten umulan faydanın elde edilmesini engellemektedir.
Bu noktada; sürdürülebilir “güneş enerjisi pazarı” oluşması için “evsel güneş enerji sistemi”nin yaygınlaştırılması ve teşvik edilmesi gerekir.
Sonuç olarak: Enerji Kooperatifleri “aktif” hale getirilmeli, güneş enerjisindeki büyük potansiyelimiz; kentsel dönüşüm projelerinde kullanılmalıdır.
YORUMLAR