Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yiğit Bulut, Anadolu Ajansı'na ekonomideki son gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Ne zaman döviz kurlarında spekülatif ataklar görülse buna bağlı olarak spekülatif fiyat artışlarının da görüldüğünü söyleyen Bulut, Merkez Bankası Başkanı'nın değiştirilmesinin ardından yurt dışı kaynaklı olarak 'kara pazartesi', 'olağanüstü toplantı yapılacak, radikal kararlar alınacak' şeklinde iddiaların ortaya atıldığını belirtti.
Bulut, "Özellikle pazartesi gününden itibaren
Cumhurbaşkanımızın verdiği mesajlar başta olmak üzere Merkez Bankası Başkanının
banka yöneticileri ile yaptığı toplantılarda verdiği mesajlar sonucunda
piyasaların bu iddialara inanmadığını ve piyasanın sakinleştiğini gördük"
dedi.
Bulut, spekülatif atakların ardından pazartesi günü yurt
içinde 7.5 milyar doların üzerinde döviz satışı yapıldığının altını çizdi. Bu
tutarın 5.1 milyar dolarının vatandaşın yastık altındaki dövizinden, 2.5 milyar
dolarının da şirketlerin döviz satışından oluştuğunu belirten Bulut, pazartesi
günü bu spekülatif atağın atlatıldığını söyledi.
1999-2001 yılından beri ilk defa böyle bir ters dolarizasyon
gördüğünü dile getiren Bulut, "Hala dövizde satış sürüyor. Dolar kurunda
7.80'in, 7.90'nın ve 8'in üzerine çıktıkça satış dalgası geliyor. Pazartesi
günü dolarizasyonun kabuğu çatladı. Çatlak büyüyor ve ters dolarizasyonla karşı
karşıyayız. Önümüzdeki dönemde ters dolarizasyonun devam edeceğini ve
hızlanacağını düşünüyorum. Ters dolarizasyon süreciyle birlikte vatandaş elinde
kaskatı tuttuğu 220 milyar doların bir kısmından kurtulabilir. Bu parayla
piyasaya gelir ve piyasada ciddi bir hareketlenme olur" şeklinde konuştu.
Bulut, TL varlıkların bir alım fırsatı sunduğunu belirterek,
herkesin sakin olması, spekülasyonlara ve manipülasyonlara kapılmaması
gerektiğini ifade etti.
"Kimse Merkez Bankası üzerinden spekülasyon yapmasın"
Bulut, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte eski
alışkanlıkların değiştiğini belirterek, "Eskiden kabine değişikliği
olacağı zaman başbakan listeyi hazırlayıp cumhurbaşkanına sunuyordu.
Cumhurbaşkanı listeyi beğenmediği zaman bir kısmını geri gönderiyordu.
Başbakan, listeyi bir kez daha cumhurbaşkanına takdim ediyordu. Bizler de
gazeteciler olarak canlı yayın araçlarını Çankaya Köşkü'ne çekiyorduk saatlerce
bekliyorduk. Türkiye, beş gün kabine değişikliğini konuşuyordu. Yeni sistemde
halk cumhurbaşkanına kabine revizyonu yetkisini vermiş. Cumhurbaşkanımız kimle
çalışmak istiyorsa Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi yazılıyor, Resmi Gazete'de
yayımlanıyor ve kabine değişikliği gerçekleştirilmiş oluyor. Cumhurbaşkanlığı
Hükümet Sistemi'nde eskisi gibi kırtasiyeciliğin ve bürokrasinin bol olduğu bir
yapı yok. Sistem çok hızlı çalışıyor. O nedenle kimse kabine değişikliği ve
Merkez Bankası Başkanlığı değişimi üzerinden spekülasyon yapmasın"
ifadelerini kullandı.
Bulut, gelecek dönemde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde
bürokratik engellerin hızla aşılarak sistemin daha hızlı çalışacağını söyledi.
"Sıcak para suyu yukarıdan fön makinesi ile ısıtmak gibidir"
Bulut, Türkiye'nin yerli ve milli bir ekonomi politikası
uygulamasına ilişkin de değerlendirmelerde bulundu. Geçmişte Türkiye'de 'sıcak
para prenslerinin' yabancılar tarafından çok övüldüğünü anlatan Bulut,
konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu ülkede sıcak para prensi adını verdiğim bakanlar var. Sıcak para prensleri yabancılar tarafından baş üstünde tutulup iç ve dış basında büyük övgüler alıyordu. Çünkü sıcak paraya yol verirseniz kısa zamanda yurt içinde güzel bir hava estirirsiniz. Aynı zamanda Türkiye'nin de kaynaklarını yurt dışına aktarıyorsunuz demektir. Geçmişte sıcak para prenslerini hep eleştirdim. Sıcak para, suyu yukarıdan fön makinesi ile ısıtmak gibidir. Belki suyun üst tabakasını ısıtabilirsiniz ama moleküler yapısını değiştiremezsiniz. Suyun moleküler yapısını suyu alttan kaynatarak değiştirebilirsiniz. Türk ekonomisindeki radikal değişim de budur. Suyu alttan kaynatarak ekonominin çarklarını döndürmek. Sayın Cumhurbaşkanımız son 20 yıldır bunu yapmaya çalışıyor ve 'üretim odaklı bir Türkiye' diyor."
Bulut, savunma sanayi alanında önemli yerlileştirme ve
millileştirme çalışmaları yapıldığını anlattı. Ekonomik Eylem Planı'nda da
sağlık alanında önemli yerlileştirme ve millileştirme adımlarının atıldığına
dikkati çeken Bulut, yurt dışından döviz vererek alınan birçok ürününün
Türkiye'de üretileceğini söyledi.
Bu üretim modelinin bütün sektörlerde kullanılması ve
özellikle Akkuyu Nükleer Güç Santrali'nde ilk reaktörün 2023 yılında devreye
girmesiyle yerli ve milli ekonomi modelinin daha hızlı yayılacağını vurgulayan
Bulut, "Geçen cuma gününden bu yana uğraşıyorlar. 1990'lı ve 2000'li
yıllardaki eski Türkiye olsaydı para ve finansal piyasaları dümdüz edip
geçerlerdi. Piyasalar sapasağlam. Vatandaşın güvenini kıramadılar. Yerli ve
milli ekonomi modeline doğru adım adım ilerliyoruz. Nükleer reaktörler devreye
girdiğinde, Karadeniz'de bulunan kaynak daha da genişleyince, Akdeniz'deki
kaynaklara ulaşılınca, enerjiden kaynaklanan cari açık sıfır noktasına gelince
ve dışardan aldığımız malların çoğunu ülkemizde üretmeye başlayınca yerli ve
milli ekonomi modelinin tamamlandığını göreceğiz" diye konuştu.
"Tarım arazileri önümüzdeki yıllarında en kıymetli varlık
olacak"
Yiğit Bulut, gıda enflasyonunun düşük tek hanelere çekilmesi için yapılması gerekenler hakkında da önemli açıklamalarda bulundu. Son iki yıl içinde gıda tarafında ciddi stokçuların ortaya çıktığını belirten Bulut, özellikle gıda ve et stokçularının bu dönemde deşifre edildiğini söyledi.
Türkiye'de gıda enflasyonunun bir kısmının stokçuluk ve
spekülasyondan kaynaklandığını ifade eden Bulut, "Bunun önlenmesi için her
türlü çalışma yapılıyor. Tarım Kredi Kooperatif Market sayıları artırılıyor.
Ürünler aracı olmadan vatandaşlara ulaştırılıyor. Türkiye bir tarım ülkesidir.
Tarım Kredi Kooperatifi çok önemlidir. Market sayılarının artması gıda
fiyatlarındaki spekülasyonu kesecektir" şeklinde konuştu.
Yeni tip koronavirüs salgınının bütün ülkelere tarımın
önemini gösterdiğini vurgulayan Bulut, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Önümüzdeki 10 yılda kendi yediğini üretebilen ülkeler
ayakta kalabilecektir. Bazı ülkelerde sentetik et tartışmaları var. Dünya
Sağlık Örgütü (DSÖ) büyükbaş hayvanların yasaklanması konusunda ülkelere baskı
yapıyor. Bütün bunlar, aslında, yeni bir dünya düzeninin geldiğini gösteriyor.
Türkiye verimli topraklar bakımından zengin bir ülke. Önümüzdeki 10 yılda en
önemli bakanlığın Tarım Bakanlığı olacağını düşünüyorum. Beslenemezseniz, kendi
gıdanızı üretemezseniz, yeni dünya düzeninin esiri olursunuz. O nedenle
Türkiye'nin, tarım ve gıda politikalarının daha da geliştirilerek tam bir tarım
ülkesi haline gelmesi gerekiyor. Hiçbir parti ayrımı gözetmeksizin buradan bir
çağrı yapmak istiyorum. Lütfen tarım arazilerini imara açmayın. Tarım arazileri
önümüzdeki yıllarda en kıymetli varlık olacak. Bana '10 sene sonra avro, dolar,
altın, kripto para ve tarım arazisi mi daha değerli olacak?' diye sorarsanız
cevabım 'tarım arazisi' olacaktır. Tarım arazileri tarla olarak kalmalı."
YORUMLAR